GAZZE

Gazze ve Kudüs, Filistin halkı için sadece coğrafi yerler değil, aynı zamanda kültürel, tarihi ve dini anlam taşıyan kutsal topraklardır. Bu topraklar, asırlardır Filistin halkının varoluş mücadelesinin simgesi olmuştur ve ebediyen onlara ait olmaya devam edecektir. Kudüs ve Gazze, sadece Filistin’in değil, tüm Arap dünyasının, hatta dünyanın tarihi hafızasında derin izler bırakmış ve bugüne kadar süreklilik arz eden bir direnişin merkezleri olmuştur.

Kudüs, tarihi boyunca birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış, ancak Filistinlilerin kadim vatanı olarak, onlar için her zaman özel bir yer tutmuştur. Şehir, sadece Filistin’in başkenti değil, aynı zamanda İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi farklı inançların da kutsal kabul ettiği bir merkezdir. Ancak, hiçbir ulus ya da devlet, Kudüs’ü tek başına kendi başkenti ilan edemez. Kudüs, Filistin halkının, bu toprakların binlerce yıllık sahibinin hakkıdır. Bu hak, hiçbir şekilde başka bir gücün ya da ülkenin etkisiyle değiştirilmemelidir.

Gazze, tarih boyunca hep bir direniş simgesi olmuştur. Filistin halkının en zorlu dönemlerinde, Gazze halkı her zaman özgürlük ve bağımsızlık için verdiği mücadeleyle dünyaya örnek olmuştur. Ancak ne yazık ki, bugün Gazze, bir insanlık dramının yaşandığı yer haline gelmiştir. Birçok yıl süren kuşatma, insani yardımın engellenmesi ve sivil halkın hedef alınması, Gazze’yi adeta bir açık hava hapishanesine dönüştürmüştür. Bu durum, insanlık adına kabul edilemez bir zulüm ve haksızlıktır.

İsrail’in Gazze’deki ve Kudüs’teki Filistinli halka yönelik uyguladığı baskılar, dünya genelindeki vicdanları sızlatmaktadır. Bu baskılar, sadece askeri müdahalelerle sınırlı kalmayıp, Filistin halkının temel haklarından mahrum bırakılmalarını da içermektedir. Çocukların öldürülmesi, sivillerin evlerinden edilmesi, orada yaşanan her türlü insani dram, hiçbir şekilde görmezden gelinemeyecek kadar büyüktür. Her geçen gün, bu topraklarda daha fazla acı yaşanmakta, ancak uluslararası camia ne yazık ki bu durumu yeterince ciddiye almamaktadır.

Bununla birlikte, Filistin halkının mücadelesi, yalnızca bir toprak meselesi değildir. Bu, bir halkın özgürlük ve bağımsızlık mücadelesidir. Filistin halkı, kendi topraklarında, kendi vatanlarında özgürce yaşayabilme hakkına sahiptir. Gazze ve Kudüs, Filistin’in başkentleri olmalıdır ve hiçbir dış müdahale bu gerçeği değiştiremez. Filistin halkı, bağımsızlık ve özgürlük arayışlarında yalnız değildir; tüm insanlık, adalet ve haklar için onlarla yan yana durmalıdır.

Uluslararası camia, Filistin halkının haklarını savunmalı ve Gazze ile Kudüs’teki zulme son verilmesi için adım atmalıdır. İsrail’in bu insanlık dışı uygulamalarına son verilmesi, tüm dünyanın barış ve huzur içinde yaşaması için bir zorunluluktur. Gazze ve Kudüs’ün, Filistin halkının ebedi vatanı olduğu gerçeği, tüm dünya tarafından kabul edilmelidir. Bu, sadece Filistin halkı için değil, adalet ve insanlık adına da bir sorumluluktur.